“Şimdilik gördüğü iki Doğu’yu da içine sindirememişti. Biri, sarayları bile ahşap barakalar gibi kuruveren, kanaatkâr olmaktan çok, aceleci bir Doğu’ydu; bir diğeri, aynı acelecilikle kayıp tarihi yakalama telaşına düşmüş, müsrif ve gösterişçi bir Doğu.” “Hiç açığa çıkmamış duyguların kentiydi İstanbul Liszt’in gözünde; hiçbir aralıktan sızmayacak, uluorta konuşulamayacak düşlerin ambarıydı. En azından, yorgun hamalların umutsuzlukla kendilerini seyrettiği tozlu sokaklara –o gün için– katlanabil ...