Her anlatıcı kendi yaşamışlığı ve tanıklığı ölçüsünde bir fark yaratarak ve edebi anlamda mesafe katederek bir diğerinin geçişine geçitlik yapar. Tıpkı patikada yol alanın kendi adımlarının ağırlığı altında izler bırakıp kendinden sonrakilere izlek olması gibi. Bu, o derece yerel bir doku haline gelir ki yaşayanın ve artık bedeniyle orada olmayanın eti ve kanıyla özdeşleşir. O mıntıka ya da bölge, vadi ya da tepe onun adı ve anısıyla hatırlanır. Edebiyatı ve tanıklığı biricik kılan, onun bir ben ...