Yol boyu, boşaltılmış Êzîdî köylerinin hüznüyle bütünleştim. Kırık kapılar, bir yanı yıkık bir yanı dik duran duvarlar… İnce pencere camlarına tünemiş serçeler, zıplayıp sağa sola hüzün dağıtıyorlar, gidenlerin arkasında ağıt yakıyorlar; beni hiç görmediler, belki görüp görmemezlikten geldiler. Evlerin önündeki boynu bükük kel ağaçlar, kırık dalları yerle birleşmiş. Afîye’nin evinin önünde durdum. Sanki beni içeri çeken bir güç vardı. Olmayan kapının eşiğine geldim. Kapının sağında büyük bir